top of page

BİR YARA DEĞİL, İYİLEŞME YOLCULUĞU: Çocukluk Travmaları ve İyileşme Stratejileri

Güncelleme tarihi: 1 May 2024

Çocukluk dönemi, yaşamın temel taşlarının döşendiği kritik bir evredir. Ancak bazı çocuklar, bu önemli zamanda travmatik deneyimlerle karşılaşır



Travma bir kişinin yaşadığı fiziksel, duygusal veya zihinsel olumsuz olayların yarattığı şiddetli stres durumu olarak tanımlanır. Ancak yaşanan her stresli deneyim travmatik etkiye sahip değildir. Yaşanan olayın travma olarak nitelendirilebilmesi için bireyin yaşanan olayla normal başa çıkma becerileriyle baş edememesi ve bireyin yaşamını derinden etkileyerek, duygusal ve psikolojik sorunlar yaşamasına neden olması gerekir.

Bu tür olumsuz yaşam deneyimleri yaşamın her döneminde yaşanabileceği ve kişiyi etkileyebileceği gibi, en olumsuz etkiye sahip olunan dönem çocukluktur. Hayatla nasıl baş edilebileceğinin henüz tam olarak bilinmediği bu dönemde yaşanan bu olumsuz deneyimlerin etkileri hem daha fazla hem daha uzun sürelidir.  

Yaygın olarak yaşanan çocukluk çağı travmaları şunlardır:
1)    İhmal ve/veya istismar: Çocuğa yeterli bakımın verilmemesi, duygusal olarak ihmal edilmesi, cinsel ya da fiziksel olarak istismar edilmesi gibi durumlar
2)    Aile içi şiddet: Anne-baba arasında yaşanan fiziksel, duygusal veya cinsel şiddet
3)    Boşanma: Ebeveynleri boşanması ya da ayrılması
4)    Kayıplar veya ayrılıklar: Çocuğun yaşamındaki önemli bir kişinin (örn. Ebeveynlerden biri) kaybı ya da çocuğun yaşamından çıkıp gitmesi
5)    Ekonomik problemler: Ailenin yaşadığı ekonomik problemlerden dolayı çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanamaması
6)    Hastalık: Çocuğun kendisinin veya aile üyelerinden birinin ciddi ve uzun süreli sağlık problemi yaşaması.
7)    Göç: Ailenin farklı bir yere göç etmesi
8)    Doğal afetler: Deprem, yangın, sel gibi doğal afetler.

Bu durumların yaşanması, çocukta duygusal zorluklara, güvensizlik, kaygı, uyum zorlukları ve stres yaşanmasına neden olabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, her çocuk farklı ve biriciktir, dolayısıyla aynı olaylar farklı çocuklarda farklı tepkilere neden olabilir.

Öte yandan çocukluk döneminde yaşanan travmaların etkileri çocuğun yaşına, gelişim düzeyine, kişisel özelliklerine ve sahip olduğu destek sistemine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Özellikle belirli yaş dönemlerinde yaşanan travmatik olaylar çocukların o döneme özgü sahip oldukları özellikleri çerçevesinde, farklı etkilere sahip olabilir. Bu bağlamda,
a)     Bebeklik döneminde (0-2 yaş) yaşanan ana-baba ayrılığı bireyin sonraki yaşamında güvenlik ve bağlanma sorunları yaşamasına neden olabilirken; bu dönemde yaşanan ihmal bebeklerin duygusal ve fiziksel gelişimin olumsuz etkileyebilir.
b)    Okul-öncesi dönemde (3-6 yaş) maruz kalınan aile içi şiddet, çocuğun duygusal ve davranışsal sorunlar yaşamasına yol açabilirken; bu dönemde yaşanacak bir cinsel istismar kişinin kişilik gelişimine ve güven duygusuna zarar verebilir.
c)     Okul döneminde (7-12 yaş) karşılaşılan okul zorbalığı, çocuğun sosyal ilişkilerini etkileyebildiği gibi, öz-saygı sorunlarına da neden olabilir. Yine bu dönemde yaşanan aile içi çatışmalar, çocukların duygusal dengesini olumsuz yönde etkileyebilir.
d)    Ergenlik (13-18 yaş) döneminde yaşanan cinsel şiddet gencin kimlik oluşturma sürecini zorlaştırabilirken; bu dönemde yaşanabilecek olası travmatik olaylar, gencin bağımsız birey olma çabasını olumsuz yönde etkileyebilir.
 
Peki travmalar bizim kaderimiz midir? Tabi ki değil. Çocukluk travmalarını atlatmak bireyden bireye değişebilen genellikle uzun soluklu bir süreç gerektirebilir ancak bunları çözmek imkânsız değildir. Sağlıklı bir iyileşme süreci için en başta yapılacak şeylerden biri, bir uzmandan profesyonel yardım almaktır. Bunun yanında sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek, düzenli egzersiz yapmak ve dengeli beslenmek, fiziksel ve duygusal sağlığın iyileşmesine katkıda bulunabilir. Benzer şekilde, resim yapma, müzik dinleme gibi duygusal ifadeyi teşvik eden sanatsal ve yaratıcı aktiviteler, duygusal iyileşme süreçlerine katkıda bulunabilir. Buna ek olarak gerek ebeveynlerin gerekse çocukların travma konusunda eğitim almaları, bu konuya olan farkındalıklarının artmasına neden olur ki bu da iyileşme sürecinde önemli rol oynayabilir. Ayrıca aile üyeleri arasındaki ilişkileri güçlendirmek ve desteklemek amacıyla aile terapisine katılmak da faydalı olabilir. Son olarak, çocuğun aile ve arkadaşlar gibi sevdikleri kişilerden duygusal destek alması, onların çocuğun duygusal dünyasını anlamaları ve ona empati göstermeleri, çocuğun kendisini daha iyi ifade etmesine ve duygusal iyileşme sürecinin desteklenmesine neden olabilir.
 
 

Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen

Psikolog, Akademisyen, Ebeveyn Danışmanı, Çift ve Aile Danışmanı

İstanbul / Türkiye

 

Eğitimlerden ve blog yazılarından haberdar olmak için abone olabilirsiniz.

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

  • LinkedIn
  • X
  • Instagram
bottom of page